İKÇÜ’den İklim Değişikliğine Karşı AR-GE Projesi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Fakültesi, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü işbirliği ile Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen’in yürütücülüğünde, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için su hasadı yöntemlerinin kullanıldığı bir Ar-Ge projesi hazırladı
Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu yağış yetersizliği, su kıtlığı ve orman yangınları gibi olgular dünya ölçeğinde önemli sorunlardan biri haline gelirken iklim değişikliğine karşı uyum ve direncin arttırılması için su hasadı yöntemleri ön plana çıktı. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Fakültesi ile İzmir Orman Bölge Müdürlüğü işbirliğinde ve Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen’in yürütücülüğündeki Ar-Ge projesi, küresel iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için bu yöntemin sonuçlarını izleyecek. Aliağa İlçesi, Güzelhisar bölgesindeki 16 dönümlük arazide baklava, hilal set ve geleneksel yöntemlerle saçlı meşe ve fıstık çamı dikimlerinin yapıldığı projede, üç yöntemden hangisinde daha fazla su tutulduğu ve daha fazla ağaç ve bitki büyümesi meydana geldiği incelenecek.
Su Hasadı Yöntemlerinin Önemi Ortaya Çıktı
Projenin yürütücülüğünü üstlenen İKÇÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen iklim değişikliğinin sonucu olarak kuraklığın daha fazla ve şiddetli görünmesinden dolayı özellikle ormancılık ve tarımda su hasadı yöntemlerinin öneminin ortaya çıktığına dikkat çekti. Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Eşen: “Potansiyel olarak seçtiğimiz iki farklı su hasadı sistemimiz var. İsrail’in Negev çölünde kullanılmaya başlanan ve Fas, Tunus gibi ülkelerde de uygulanan, şekli baklavaya benzediği için baklava sistemi (Negarim) olarak adlandırdığımız bu sistemi sahada uyguladık. Bir de ‘hilal set’ sistemi var. Bu iki sistemi geleneksel olarak kullandığımız ormancılık saha çalışmalarıyla karşılaştıracağız. Proje kapsamında kuraklığa dayanıklı saçlı meşe ve fıstık çamı dikimlerini yaptık ve baklava, hilal set ve normalde kullandığımız geleneksel dikim yöntemlerinden hangisinde daha fazla su tutulduğunu, daha fazla ağaç ve bitki büyümesi meydana geldiğini inceleyeceğiz. Aynı zamanda biyolojik çeşitliliğe de bakacağız. Bu setlerin içinde, özellikle otsu bitkiler ve böcek türleri açısından biyolojik çeşitlilik farklarına bakacağız. Proje sonucunda ise Orman Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarına yönelik bir kılavuz hazırlamayı düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Bu Sistemler Sele Karşı Kentlerde de Uygulanabilir
Baklava ve hilal set su hasadı sistemlerinin yalnızca ormancılıkta değil incir, zeytin, fıstık gibi birçok tarımsal üründe de kullanılabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Eşen, “Bu sistemler, özellikle hafif yamaçlı ve eğimli yerlerde büyük oranlarda su tutarak incir, zeytin ve fıstık gibi ürünlerin rekoltesini önemli ölçüde arttırabiliyor. Bunun yanı sıra bu sistemle, tıbbi ve aromatik bitkiler, İzmir kekiği, biberiye gibi katma değeri yüksek ürünlerde de rekolteyi arttırmak için çalışmalar yürüteceğiz” diye konuştu. Baklava ve hilal set sistemlerini kentlerde de uygulayarak sel ve su baskınlarının önlenebileceğini dile getiren Prof. Dr. Eşen: “Küresel iklim değişikliğinin getirdiği diğer bir önemli sorun da düzensiz ve aşırı yağışlar. Bir yılda yağan yağmurun 4-5 saat içerisinde belirli bir bölgeye düştüğünü görüyoruz. Bu da ister istemez büyük çapta sel ve su baskınları gibi felaketlerin oluşmasına ve erozyona sebep olabiliyor. Kentlerde bu sorunların daha ağır sonuçları olabiliyor. Toprak yüzeyi asfalt ve betonla kaplı olduğu için yağmur suyu doğrudan yüzeysel akışa geçiyor ve kısa zamanda sele ve su taşkınlığına sebebiyet veriyor. Yurt dışında bu sistemi kullanan şehirler var. Hilal seti, mini cepler, cep park gibi veya sünger gibi düşünebiliriz. Kentlere düşen yağışları bu gibi cep parklarda tutarak ve burayı da kuraklığa uygun bitki türleri ile zenginleştirerek hem kentin görünümünü güzelleştirmek hem de olası su baskınlarını ve sel felaketlerini önlemek mümkün. Ülkemizde de bu uygulama açısından İzmir büyük bir potansiyel taşıyor” ifadelerini kullandı.