41,9997$% 0,37
48,7953€% 0,61
%
%
10.608,26%0,54
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi, Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi, İzmir Ticaret Odası (İZTO) ortaklığında “Ege Denizi’nde Uluslararası Balıkçılık Yönetiminde Uyum ve İş Birliği İhtiyacı” Paneli düzenlendi.
Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesinden Prof. Dr. Vahdet Ünal’ın moderatörlüğünde yapılan panelde, İKÇÜ Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakkı Dereli, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Batır, EÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Tosunoğlu, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Avcılık ve Kontrol Daire Başkanlığı, Avcılık Düzenlemeleri Koordinatörü Yılmaz Asutay Turan, Sahil Güvenlik Komutanlığından Dr. Ejbel Çıra Duruer, İZTO Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkçılık Çalışma Grubu Başkanı Mehmet Şahin Çakan konuşmacı olarak yer aldı.
Paneli, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. T. Tansel Tanrıkul, İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği Başkanı İZTO Meclis Üyesi Ufuk Atakan Demir, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit’in yanı sıra Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Foça Su Ürünleri Kooperatifi Başkanlığı, İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği, S.S. İzmir Su Ürünleri Kooperatifleri Bölge Birliği, İzmir Su Ürünleri Kooperatifler Birliği, İzmir Balıkçı İş Adamları Derneği, İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü temsilcileri ile çok sayıda konuk akademisyen ilgiyle takip etti.
İki Ülkenin Paylaştığı Balık Stoklarında Tükenme Olasılığı
Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi ve Su Ürünleri Fakültesi olarak dış politikayı şekillendiren son derece önemli bir başlıkta sektörün önde gelen isimlerini ağırlamaktan duydukları memnuniyeti paylaşan Dekan Prof. Dr. Hakkı Dereli, Ege Denizi balıkçılık kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasının oldukça önemli olduğunu kaydetti. İki ülkenin paylaştığı balık stoklarında tükenme olasılığının göz önünde bulundurularak her iki ülkenin tüm balıkçılık paydaşlarının birlikte uyum içinde çalışması gerekliliğini vurgulayan Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dereli, “Yaklaşık 6 yıl önce kurulan şu anda üyeleri aramızda bulunan İzmir Balıkçılık Çalışma Grubu, Türkiye’de ilk kez kurulan balıkçılık sorunlarını yerelde ele alan örnek bir platformdur. Bu grubun ilk toplantılarından birinde bir balıkçımız siz bize bu kuralları uyguluyorsunuz ama şu anda ben avlamazken Yunanistan sularında bu balıkları avlıyorlar. Onlara serbest ifadelerini kullandı. Bu konu üzerine çalışmaya başladım ve konuyu Prof. Dr. Zafer Tosunoğlu ile paylaştım. İsabet olmuş ki onlar da eş zamanlı olarak kıymetli hocam Prof. Dr. Vahdet Ünal ile çalışmaya başlamışlar. Sonrasında hocalarımla ve Yunanistan’dan akademisyenler ile birlikte 3 yıllık yoğun bir çalışmayla iki ülkenin balıkçılık kurallarını karşılaştırdığımız ve önerilerde bulunduğumuz iki makale yayını çıktı. Bugün de bu makalelerimizdeki önemli bulguları sizlerle paylaşacağız. İlaveten panelistlerimizin katkılarıyla Ege Denizi’ndeki balıkçılığı tüm yönleriyle ele alacağız. Yapacakları katkılar için panelistlerimize şimdiden ayrı ayrı teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Her İki Taraf da Kaynaklarını Adil Şekilde Kullanmalı
Moderatör olarak panele başlangıç yapan EÜ Su Ürünleri Fakültesinden Prof. Dr. Vahdet Ünal, bilimin, dergilerde, raflarda kalmaması gerekliliğinden hareketle; yapılan çalışmaların ilgililere, sektöre aktarılmasına vurgu yaptı. Ege Denizi gibi stratejik öneme sahip suların ayrıca çok zengin böcek çeşitliliğe sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Vahdet Ünal, Yunanistan ve Türkiye’nin en güzel kıyılarının değerli olduğu kadar Adalar Denizinin her iki ülke için en problematik alanı olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Ünal, “İki yakadan sektör temsilcileri, bu güzel Ege pastasının turizminden, ulaşımından, canlı kaynakların kullanımından faydalanmak istiyor. Bunun bir de sessiz mağdur tarafı var. Balıklar, suyun altındaki canlı yaşam…Milliyetleri yok, denizler onların evi. Biz insanlar bu evi adil, sürdürülebilir bir şekilde yönetmek zorundayız. Bazı sular, denizler diğer ülkelerle paylaşılıyorsa koruma, su güvenliği yönetimi güçleşiyor ve oradaki canlı kaynakların tükenmesi, aşırı avcılığın maruz kalınmasına müsait oluyor. Biyolojik çeşitliliği, zenginliği, kültürü, ekonomiyi, ekonomiye katkısını canlı deniz kaynaklarını her iki taraf da adil, hakkaniyetli bir şekilde kullanmak, yönetmek zorunda. Bu başlıkları gözeten makalemizin fikir babası Prof. Dr. Hakkı Dereli arkadaşımız, meslektaşımızdı. Çıkan sonuçları kamuoyu ile paylaşmak gerekliliği dolayısıyla böyle bir panel organize etmek de bizim için bir görev oldu. Kendi aramızda değil, ilgililerle sorunları ortaya koyduktan sonra panelimizden Ege’de mevcut durum ile ilgili mekanizmaları nasıl geliştirebiliriz? diyerek çıktılar alma hedefindeyiz” diye konuştu.
Deniz Hukuku Sözleşmesinin Türkiye’ye Karşı Uygulanması Söz Konusu Olamaz
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Batır, bugün geçerli olan 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi karasuların genişliğini devletler için 12 deniz miline kadar olarak tanımladığını, dolayısıyla bütün dünyada ülkelerin karasuları genişliğini bu karara göre şekillendirdiğine dikkat çekti. Mevcut durumu değerlendiren Prof. Dr. Batır, “Bu ne demek? Ege’nin yaklaşık %71’inin Yunan kara suları içinde olduğu bir tablo demek. Bizim kıyılarda kalan yüzde 10 civarında bir kara suları genişliği söz konusu. Dolayısıyla Bugünlerde ‘Bu 12 mili savaş sebebi saymaktan artık vazgeçseniz, parlamentonuzda aldığınız bu kararı kaldırsanız artık’ şeklinde Yunan Başbakanı yine gündeme getirmeye başladı. Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarma kararı alması Türkiye açısından bir savaş sebebi. 1995 tarihli TBMM kararıyla bu tür bir adımın savaş sebebi olarak kabul edileceği daha önce dünyaya duyurulmuştu. Deniz Hukuku Sözleşmesinin Türkiye’ye karşı uygulanması söz konusu değil ve Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir. Aralarında ABD, Kolombiya, İsrail, Peru, Venezuela gibi ülkelerin yer aldığı yaklaşık 30 ülke henüz sözleşmeye taraf değildir. Bunun bir teamül ilkesi olarak uygulanması da söz konusu değil. Biz statükoyu bu şekilde muhafaza etmeye gayret ediyoruz. Yunanistan’ın iddialarının uluslararası hukukta karşılığı yok” dedi.
Tüm Paydaşlar Aynı Masada
İZTO Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkçılık Çalışma Grubu Başkanı Mehmet Şahin Çakan, İzmir Balıkçılık Çalışma Grubunun sektöre sağladığı katkılara değindiği konuşmasında sektöre verdikleri akademik destek için Prof. Dr. Vahdet Ünal, Prof. Dr. Hakkı Dereli ve Prof. Dr. Zafer Tosunoğlu’na teşekkür etti. Sektörün tüm dinamiklerinin sesi olduklarını ifade eden Başkan Çakan, “Küçük balıkçı büyük balıkçıyı sevmiyor. Şimdi büyük balıkçının olduğu yere küçük balıkçı itiraz ediyor. Yetiştiriciler Birliği bu sefer gırgır avcılığına itiraz ediyor. Bu dinamikleri bir sahanın içerisinde bir masanın etrafına oturtmak gerçekten çok zor. Ama zor olduğu kadar da şimdi bunun meyvesini yemeye başladık. İhracatçıları, yetiştiricileri, avcıları, trolcusu, gırgırcısı arasında yolumuzu açacak iletişimi sağlıyoruz. Dünyanın en güzel mesleği balıkçılık. Herkesin hayalinde kime sorsam ya denize çıkayım bir balık tutayım ya da sahilin kemanını arayayım ya da ufak bir teknem olsun vardır. Hocalarımız Yunan sularından bahsettiler, zaten bizim suyumuz yok. Ege Denizi’nde kendi suyumuz yok, bize kalan yüzde 7 – yüzde 10’dur.Türkiye’nin şu anda avcılık kısmında, avcılık kısmında inanılmaz derecede yüksek teknoloji kullanıyor. Bu deniz bu av baskısını kaldıramaz. Sağ olsun bakanlığımız ne yaptı? Bu sefer yabancı ülkelere büyük endüstriyel gemilere, açık deniz gemileri bir kota açtı. Tüm kurumlarla yasa dışı avcılığa karşı mücadele birlikte ediyoruz. Sektörün ve ülkemizin geleceği için tüm sektör temsilcileriyle var gücümüzle çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Dip Habitatının Korunması Çok Önemli
EÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Tosunoğlu, Su altı ekosisteminin korunması adına alınan önlemlere değindi. Teknelerin çapa atması sonucu yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan deniz çayırlarına dikkat çeken Prof. Dr. Zafer Tosunoğlu, “Avrupa Birliği’nin önem verdiği şeylerden biri su altı ekosisteminin çok önemli bir bileşeni olan Posidonia (deniz şayırları). Tüm AB ülkelerinde denizcilerin kullanımına sunulan ‘deniz çayırı bölgeleri elektronik haritaları’ hazırlandı. Aktif av araçları dediğimiz yani hareket eden tekne arkasından çekilen av araçları, trol ağları, gırgır ağları, kıyı sürtme ağları ve buna benzer ağlar ile yapılan balıkçılığı yasaklamış durumdalar. Bir gırgırın İstinye halatının Posidonia çayı üzerinden geçerken verdiği tahribatı biliyorsunuz. Posidonia çok değerli. Birçok özelliği var. Birçok tür, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan deniz çayırlarını üreme, yumurtlama, beslenme ve sığınak olarak kullanıyor. Denizlerin ormanı, Karayel’deki benzer aynı hektardaki alana göre çok daha fazla oksijen sağlıyor. Karbon miktarı birçok tür için habitat. Suları berraklaştırıyor gibi özellikleri var. Dip trolü bir Posidonia üzerinden geçtiği zaman nasıl zarar veriyor? Bakın o canlı gövdenin çatır çutur nasıl kırıldığını biliyorsunuz. Avrupa’daki balıkçılardan daha becerikli ve maharetliyiz. O yüzden kendi kurallarımızı ortaya koyacağımız, uyduğumuz ya da geliştireceğimiz takdirde stokların sürdürülebilirliği dip habitatının korunması açısından çok daha önemli olacaktır” ifadelerini kullandı.
Bakanlık Sektör İle İş Birliği İçinde
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Avcılık ve Kontrol Daire Başkanlığı, Avcılık Düzenlemeleri Koordinatörü Yılmaz Asutay Turan, uluslararası sularda avcılık faaliyetlerinin 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanununa göre yapıldığını aktardı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) bağlı Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonunda (GFCM) çok önemli bir yere sahip olduğunu belirten Turan, sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği alanlarında yoğun çaba gösterildiğine işaret etti. Turan, “Deniz kaynaklarımızın sağlığına ve bunlara bağlı olarak insanların geçim kaynaklarına yönelik desteklerimiz balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği sektörü ile iş birliği içinde devam ediyor. Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği faaliyetlerinde sürdürülebilir yöntemleri benimseyerek koruyucu bir yaklaşım sergileyen çalışmalarımız ile Türkiye 4’üncü kez Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonunca (GFCM) “Tam Uyum Ödülü”ne layık görüldü. Bu uygulama stratejilerimizin ve eylem faaliyetlerimizin başarılı bir çıktısıdır” şeklinde konuştu.
Sorumlu Genel Kolluk Kuvveti
Sahil Güvenlik Komutanlığından Dr. Ejbel Çıra Duruer, Ege sularının ekolojik olarak zengin, kullanım açısından sağlıklı, temiz ve devamlılığa sahip ve gelecekteki ihtiyaçları karşılayacak şekilde sürdürülebilirliğinin sağlanması gibi çok disiplinli, çok katmanlı bir konu olduğunu ifade etti. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak denizlerde güvenlik ve emniyeti sağlamak, ulusal çıkarları, çevreyi ve doğal kaynakları korumak gibi misyonlarının olduğunu kaydeden Dr. Duruer, “Eşsiz güzelliğe sahip denizlerimizde 8484 km sahil şeridinde emniyet ve güvenliği sağlamaktan sorumlu tek genel kolluk kuvvetiyiz. Görevlerimizi kanunlardan aldığımız yetki ve milletimizden aldığımız güçle yerine getiriyoruz. Ülkemizin son derece farklı coğrafi özelliklere sahip denizlerinde görev yapmak üzere personelimize, güçlü bir fiziksel yapının yanı sıra her durumda insan psikolojisini analiz edebilme, acil durumlar karşısında soğukkanlı olabilme, aynı anda hem çok duyarlı hem de çok güçlü olabilme vasıflarını kazandırıyoruz. Denizler pek çok suça da ev sahibi yapılıyor. Diğer taraftan denizlerimizden yapılan düzensiz göçün engellenmesi için kanuni ve insani anlamda eksiksiz şekilde mücadele ediyoruz. Hem deniz emniyeti hem deniz güvenliği açısından ayrıca isteyen ekolojik tehlikelerinden biri olan deniz kirliliğinin engellenmesi için durmaksızın çalışıyoruz. Denizlerimizin eşsiz mirası olan tarihin sessiz tanıkları, batıklarımız ve arkeolojik eserlerimizi koruyarak bir yandan su altı güvenliğini sağlarken diğer yandan ülkemizin deniz ve dalış turizmine destek oluyoruz” dedi.
Panel katılımcılardan gelen soru ve önerilerin konuşmacılarca değerlendirilmesiyle tamamlandı.
İKÇÜ’den Milli Yetkinlik Hamlesine Tam Destek