İKÇÜ’de Geleneksel Çini Sanatı Eğitimi
Muhabirler: Emel Akovalı-Caner Kocabıyık
Fotoğraf: Aleyna Yıldırım
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) İslami İlimler Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, “Süsleme Sanatları” dersi kapsamında verilen eğitimle geleneksel çini sanatı mirasını gelecek kuşaklara aktarıyor
2016 yılının Aralık ayında Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da düzenlenen UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası 11. Komite Toplantısı’nda, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne Türkiye adına tescillenen “Geleneksel Çini Ustalığı” Türkiye’nin listedeki 14’üncü değeri olarak yer alıyor. İlk örneklerinin Eski Mısır ve Mezopotamya’da görüldüğü ve tuğla üzerine renkli sırın kullanılmasıyla oluşturulan çini sanatının İslamiyet öncesi Türklerde de köklü bir geçmişe sahip olduğu biliniyor. Çini sanatı büyük bir teknik çeşitlenme ile sürekli gelişmesini ise İslâmiyet’ten sonraki Türk sanatında ortaya koyuyor. Çini, hamur haline getirilmiş killi toprağın pişirilmesiyle yapılan, çeşitli renk ve motiflerle süslenmiş sırlı seramik ev eşyaları veya duvar panolarına deniyor ve 15. Yüzyılda Osmanlı dönemi ürünlerinin Çin porselenlerine benzetilmesi sebebiyle Çin’e ait olan anlamındaki ismi yaygınlaşıyor. Orta Asya’dan Osmanlı’ya ve oradan günümüze ulaşan ve kültürel mirasımız haline gelerek tescillenen Geleneksel Türk Çini Sanatı Bursa, İznik ve Kütahya şehirlerinde halen yaşatılıyor. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü’nde de “Süsleme Sanatları” dersi kapsamında “Ateşte Açan Çiçekler” olarak da adlandırılan geleneksel çini sanatının mirasını gelecek nesillere ulaştırmak ve öğretmek amacıyla, teorik olarak bu sanatın tarihsel gelişimini, özelliklerini ve uygulamalı olarak çini yapımını içeren bir eğitim veriliyor.
Geleneksel Sanatımızı Öğrencilerimize Sevdirmeyi Amaçlıyoruz
İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Eryılmaz tarafından, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk İslam Arkeolojisi Bölümü Çini Atölyesinde “Süsleme Sanatları” dersi kapsamında verilen eğitime öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor. “Geleneksel Türk-İslam sanatlarından olan çini; cami, mescit, medrese, türbe, saray gibi mimari eserlerin iç ve dış süslemelerine sanatkâr ecdadımızın nakşettiği tarihi bir miras olarak karşımızda durmaktadır. Bizim görevimiz bunu en iyi şekilde gelecek nesillere ulaştırmak ve öğretmektir.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Eryılmaz, eğitime katılan öğrencilerin sadece çini yapmasının değil, aynı zamanda stresle baş edebilmelerinin ve yaratıcılıklarını geliştirmelerinin amaçlandığını dile getiriyor. Günümüzde, estetik duygusunun yavaş yavaş yok olmaya başladığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Eryılmaz, gençlerde estetik bir heyecan ve ilgi uyandırmanın büyük önem arz ettiğini söylüyor. Sadece Kütahya’daki çini atölyelerinde 10 binden fazla insanın çalıştığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Eryılmaz, çiniciliğin huzurlu, keyifli ve mutluluk verici bir uğraş olmasının yanı sıra aynı zamanda bir geçim kaynağı olduğunun da altını çiziyor. Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Eryılmaz vermiş olduğu çinicilik eğitimini şu sözlerle anlatıyor: “Çinicilik sanatını öğrenmek için dersimizi seçen öğrencilerimize uygulamalı olarak çini tasarımı ve işleme yöntemleri öğretilmektedir. Bu kurslara katılan bireyler kendilerini geliştirmeleri halinde, çini üretiminde bulunan atölye ve firmalarda iş imkânlarına da sahip olabilecektir. Böylece hem kendi kültürüne ait çinicilik sanatını öğrenerek sürdürecek, hem de ekonomik olarak gelir elde edebilme imkânına sahip olacaklardır.”
Eski Çinilerin Nasıl Yapıldığını Daha İyi Anlıyoruz
Mısır’da İslam Arkeolojisi okuduğunu ve İKÇÜ SBBF Türk İslam Arkeolojisi Bölümü’nde yüksek lisans yaptığını belirten Mısırlı Rukiye Taha İsmail, “Süsleme Sanatları” dersi kapsamındaki çini eğitimini tavsiye üzerine aldığını söylüyor. Almış olduğu eğitimle, Türk ve İslam mimarisinde karşılaştığı çinilerin nasıl yapıldığını anladığını vurgulayan Rukiye Taha İsmail, süslemelerin ne anlama geldiğini de daha iyi kavradığını ifade ediyor.
“Aslında Sabır, Tevazu Gibi Değerleri Öğreniyoruz”
Hüseyin Çiftçi, İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi. Çini sanatının geçmişten günümüze kalan en değerli miraslardan biri olduğuna değiniyor. “Bu sanatı öğrenirken aslında sabır, tevazu gibi değerleri öğreniyoruz” diyen Hüseyin Çiftçi, insanın imgelemini harekete geçiren çini sanatından çok şey öğrendiklerini belirtiyor.
Çini Sanatı Öğrenmesi Çok Zevkli Güzel Bir Sanat
“Gençlere düşen görev, çini sanatını en iyi şekilde öğrenip gelecek nesillere aktarmaktır” diyen İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi Rabia Konyer, kendisi açısından dersin çok faydalı geçtiğini ifade ediyor. Rabia Konyer, geçmişten kalan bu mirası öğrenmenin ve yaşatmanın çok zevkli ve güzel olduğunu söylüyor.
Çini Eğitiminde Sosyal Medyayı Unutuyorum
İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi öğrencisi Birsen Babatonguz, çini eğitimine başladığından beri, çok fazla vakit geçirdiği ve zamanının büyük bir kısmını harcadığı sosyal medyadan uzaklaştığını anlatıyor. Çini sanatının sabır isteyen, zahmetli bir uğraş olduğunun altını çizen Birsen Babatonguz, çiniciliğin insanın estetik seviyesini de yükselten bir sanat olduğunu belirtiyor.