Bosna Savaşında Çocuk, İKÇÜ’de Akademisyen
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Ege ve Balkan Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBAMER) tarafından “Savaş, Çocuk ve Bosna” konulu konferans düzenlendi
İKÇÜ Nizami-i Gencevi Konferans Salonunda gerçekleşen ve İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Haris Macıc’ın konuşmacı olduğu konferansa İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Gökçe ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı. 1992 yılında Bosna Savaşı başladığında henüz 7 yaşında bir çocuk olan ve Avrupa’nın göbeğinde 4 yıl boyunca 100 binden fazla insanın, 10 binden fazla çocuğun katledildiği; yalnızca Saraybosna’da 1601 Bosnalı çocuğun keskin nişancılar tarafından öldürüldüğü günlere yakından tanıklık eden Dr. Öğr. Üyesi Haris Macıc, hafızasında hala taze bir şekilde duran savaşı çocuk gözüyle ve aradan geçen yıllar sonra ilahiyatçı ve felsefeci kimliği ile anlattı.
Keskin Nişancı Beni Vurmaya Çalışıyormuş
“Savaşın başladığı 1992 yılında 7 yaşında bir çocuktum. Yaşadığımız ev bombalanarak yıkılmıştı ve Güney Bosna’da Mostar diyebileceğimiz bölgede savaştan kaçan Hırvatlardan kalan küçük, müstakil bir eve yerleşmiştik. Babam, evin önündeki üzüm bağlarına bir salıncak kurdu. Bugün olmuş gibi hatırlıyorum; o salıncakta sallanırken annem arkamdan hızla koşarak geldi, beni telaşla aldı ve kaçırdı. Bana sarılarak “görmüyor musun, seni vurmaya çalışıyor” dedi. Ben aslında birtakım sesler duymuştum ama dikkat etmemiştim. Annemin gösterdiği yöne doğru bakınca 20-30 metre uzakta topraktan dumanlar çıktığını gördüm. Keskin nişancı beni vurmaya çalışıyormuş, mevzii çok uzakta olduğu için vuramamış” diyen Dr. Öğr. Üyesi Haris Macıc, çocukken yaşadığı bu sarsıcı olay üzerinden insan doğası ve kötülük problemi hakkındaki görüşlerini paylaştı. “Kendimi o canavarın yerine koymaya çalışıyorum. Uzakta bir çocuk salıncakta sallanıyor ve senin elinde bir tüfek var ve sen o çocuğu öldürmeye çalışıyorsun. Bir insan bu duruma nasıl gelebilir? Diye soran Dr. Öğr. Üyesi Macıc, insanın özünde iyi olmadığını vurgulayarak, onun hayata başladığı yerden sonra toplum, kültür ve din gibi unsurlar tarafından yükseltildiğini veya düşürüldüğünü belirtti. İnsanın dünyaya geldiği sıfır noktasında, kendisini çocukken öldürmek isteyen canavardan farklı olmadığını; kimliğin, kültürün ve dünyayı tanıma ve anlamlandırma mekanizmalarının insanı iyi veya kötü yaptığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Macıc: “İslam kültürü insanı yükseltmeyi başarabilmiş bir kültürdür. Bu yüzden bizler çocuk öldürmeyiz, kilise yakmayız. İnsanı yükseltmeyi başaramayan ve bizim çocuklarımızı öldürenlerin kültürü de kendi dinlerinden besleniyor. Bu düzeyde çok sayıda canavar ürettiler ve hala üretiyorlar. Dinlerin değeri, bir çocuğu iyi insan yapabilme kabiliyeti ile ölçülür” ifadelerini kullandı.
Vatan Bilinci Yoksa Canavarlaşmak İşten Değildir
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başlaması ile birlikte Avrupa medyasında ve onların etkisi altındaki Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarında, bu savaşın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük savaş olduğunun işlendiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Haris Macıc, 100 binin üzerinde insanın, 10 binden fazla çocuğun öldürüldüğü ve 50 binden fazla kadının ırzına geçildiği Bosna Savaşı’nın bu şekilde görmezden gelinmesinin, Müslümanların Avrupalı’nın imgelemindeki yerini göstermesi bakımından manidar olduğunun altını çizdi. Bosna Savaşı’nda Müslümanların Avrupa’nın ortasında bir varolma mücadelesi verdiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Macıc, Bosnalıların bu mücadeleyi, başka bir dile tercümesi mümkün olmayan ‘vatan’ kavramının içerdiği bir bilinçle, insani ve hukuki sınırlardan ayrılmadan sürdürdüklerini aktardı. Dr. Öğr. Üyesi Macıc: “Vatan bilinci yoksa çocuk öldürmeye varacak kadar canavarlaşmak işten bile değildir. Vatan denilince mekan akla gelir. Fakat namusu, değerleri ve sahip olduğu her şey adına ölmeye hazır olan insanların var olmasıyla vatan kavramı gündeme gelebilir. Vatan aslında ahlaki bir edim, bir duygudur, onun mekanlaşması sonradan gelir” diye konuştu. Bir İlahiyatçı ve felsefeci olarak, hatıralarından da yola çıkarak kader konusundan bahseden Dr. Öğr. Üyesi Macıc, savaşta yaşadığı bir olaya değinerek insan yaşamının pamuk ipliğine bağlı olduğunu anlattı: “Babamların köyünde Jurti isminde, kategorik olarak çocukları sevmeyen huysuz bir adam vardı. Doğrusu, biz de onu hiç sevmezdik. Bir gün, arkadaşlarımla çeşmenin başında oyun oynarken her zaman yaptığı gibi bizi kovaladı, hepimiz bir tarafa kaçıştık. Ardından fazla zaman geçmeden çeşmenin olduğu yere bomba düştü. Jurti gözümüzün önünde öldü. Tuhaf bir duygu ama ben bu durumda kader meselesini tartışmanın anlamsızlığını görüyorum” ifadelerini kullandı.
“Savaş, Çocuk ve Bosna” konferansı, katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasının ardından Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Gökçe’nin teşekkür konuşması yapmasıyla sona erdi.