Prof. Dr. Batır Filistin’e Yönelik Saldırıların Uluslararası Hukuk Boyutunu Değerlendirdi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı ve Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kerem Batır, A Haber canlı yayınında uluslararası hukuk normlarına göre İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını değerlendirdi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Batır, A Haber canlı yayınına katılarak, 2005 yılından beri İsrail tarafından Filistinlilere yönelik karadan, denizden ve havadan uygulanan abluka ve son haftalarda sivilleri hedef alan saldırılar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
‘Hedef Belirleme’ Kuralı İhlal Ediliyor
Uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukuk ve savaş hukuku biçiminde ikiye ayrıldığını aktaran Prof. Dr. Batır, Batılı devletlerin İsrail’e yapılan roket saldırılarını savaş hukuku kapsamında değerlendirerek, İsrail’in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını meşru müdafaa hakkı olarak görmelerinin uluslararası hukuka çok da uygun olmadığını belirtti. Prof. Dr. Batır, “İsrail-Filistin meselesi 100 yıldır devam eden bir mesele; çatışmalar ise, 1948’den beri devam eder niteliktedir. Bu süre içerisinde sadece bir kesiti alıp, sadece bir olayı alıp ‘İsrail’in meşru müdafaa hakkı vardır’ demek, aslında sürece aykırıdır, uluslararası hukuka da aykırıdır” ifadelerini kullandı. İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırılarda insancıl hukukun en temel prensiplerinden olan ‘hedef belirleme’ kuralının ihlal edildiğini ve sadece askeri hedeflerin değil, sivillerin de hedef alındığını dile getiren Prof. Dr. Batır, İsrail’in özellikle çocuklar ve kadınlar gibi savunmasız grupların ölümüne yol açmasının insancıl hukukun açık bir ihlali olduğunu kaydetti.
Açlıkla Cezalandırma Uluslararası Hukuka Aykırı
Uluslararası hukuk açısından abluka uygulamasını değerlendiren Prof. Dr. Batır, “Uluslararası hukukta ablukanın yeri vardır ancak İsrail, 2007 yılından bu yana yaklaşık on altı yıldır hem denizden hem de karadan abluka uyguluyor. Abluka, giriş ve çıkışların kontrol altına alınması ve sadece ablukayı uygulayan tarafın istediklerinin girmesi anlamına geliyor. İsrail de bunu çok sıkı uyguladığı için sadece temel ihtiyaçların bir kısmının geçmesine müsaade ettiğinden bu bölgedeki insanları esasen açlıkla cezalandırıyor. Bu cezalandırma, uluslararası hukuka aykırı bir cezalandırmadır. Çünkü uluslararası hukuk, ablukayı bir tedbir olarak düzenler ve hedefe ulaştığı zaman sona erdirilmesi gerekir. Ama on yedi yıldır devam eden bir ablukanın herhangi bir hedefe ulaştığını söylemek çok zor” diye konuştu.