AkademiEn GüncelİKÇUKültür - Sanat

Prof. Dr. Demirkıran Türk Belgesel Sinemasının İlk Kurumunu Anlattı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Türk Belgesel Sinemasının ilk kurumu olan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi hakkında düzenlenen söyleşinin konuğu oldu

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) SBBF Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Türk Belgesel Sinemasının İlk Kurumu: İstanbul Üniversitesi Film Merkezi” başlıklı söyleşide, 1954’te Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyüboğlu’nun önderliğinde kurulan ve Türkiye’de düzenli olarak belgesel film üreten ilk kurum olan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin kuruluş süreci hakkında bilgi verdi.

Türk Belgesel Sineması tarihinin bir dönemine damga vuran İstanbul Üniversitesi Film Merkezi tarafından üretilen filmler hakkında “Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak” adlı bir kitabı da bulunan Prof. Dr. Demirkıran, kurumun ürettiği ilk belgesel olan ve yönetmenliğini Sabahattin Eyüboğlu ve Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun yaptığı “Hitit Güneşi”nin çekim süreciyle ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Belgesel çekmeyi, bunun için bir kurum kurmayı o dönem için “çılgın bir girişim” olarak nitelendiren Prof. Dr. Demirkıran o dönemin şartları uyarınca çekim esnasında yaşanan sorunlardan bahsederken, “O dönem Türk kameraman bulamıyorlar. Almanya’dan ve Avusturya’dan kameramanlar getiriliyor. Teknik aksaklıklar oluyor. O dönem para var, yetişmiş insan gücü yok. Aziz Albek filmlerde yabancı kameramanlara önce asistanlık yapıyor, Hitit Güneşi İpek Film Stüdyoları’nda kurgulanırken sürekli oraya gidip gözlemliyor. Film Merkezi’nde kameraman ve yönetmen olarak birçok filme imza atıyor. Ayrıca İlhan Arakon da bir filmde kameraman olarak görev alıyor” ifadelerini kullandı.

“Türk Belgesel Sineması için lokomotif görevi gören ve Anadolu kültür köklerini bir kültür sürekliliği ve bütünlüğü ile birleştirerek anlatan bu filmlerin amacı Sabahattin Eyuboğlu’nun ifadesiyle ‘sinema diliyle yurt ve dünya seyircilerine bir çeşit Anadolu destanı sunmak’tı” diyen Prof. Dr. Demirkıran, Türk belgeselciliğinin temelini atan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin derli toplu ve sistematik olarak belgesel üretim disiplinini yaratarak, o dönem Türkiye için adeta mucize olan bu girişimi bir gelenek haline getirdiğini ifade etti.

Film Merkezi’nin çekmiş olduğu bütün filmlerle ilgili bilgi veren Prof. Demirkıran, “Ben Asitavandas”ın aynı zamanda Türkiye’nin ilk açıkhava müzesini belgelediğini, “Karanlıkta Renkler”’in çekiminde ekibin Saklı Kilise’yi keşfettiğini ve bu keşfi belgelediklerini, Anadolu Yollarında filminin Anadolu’nun birçok yöresinde çekildiğini vurguladı. Prof. Demirkıran, “Bu miras, bu kültür bizim” diyerek Hitit Güneşi ve diğer belgesel filmlerin bir dönem üniversitelerde eğitim amaçlı yardımcı materyal olarak kullanıldığını da belirtti.

Katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasıyla devam eden söyleşi, Prof. Dr. Cenk Demirkıran’a plaket takdim edilmesiyle birlikte sona erdi.