DOLAR

41,8733$% 0,24

EURO

48,6903% 0,45

GRAM ALTIN

5.570,56%-0,04

ONS

4.133,60%0,18

BİST100

10.941,79%3,14

a

İKÇÜ’de “Akademi ve Siyonizm” Paneli

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi SKS Fikir ve Medeniyet Topluluğu, Mardin Artuklu Üniversitesi iş birliğiyle “Akademi ve Siyonizm” Paneli yapıldı.

Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin ev sahipliğinde yapılan panelde, Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Rektörü Prof. Dr.İbrahim Özcoşar, MAÜ  İlahiyat Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi Abdulaziz Kıranşal, MAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Menderes Kurt konuşmacı olarak yer aldı.

Paneli Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Prof. Dr. Süleyman Akbulut, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Dirik, Topluluk danışmanı İlahiyat Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Dursun, Topluluk Başkanı Sibel Esen ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci takip etti.

Zulüm ile Âbâd Olunmaz

Panelin açılışını yapan Rektör Prof. Dr. Köse, Allah’ın tüm yarattıklarına şefkat ve merhamet ile İslam ahlakı ahlakı çerçevesinde emrettiği tüm emir ve yasakların bütün yeryüzünde hâkim olması temennisini paylaştı. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini aktaran Rektör Prof. Dr. Köse, “Evet şu anda gün zalimlerin günü. Ama bildiğimiz bir şey var. Zulüm ile âbâd olunmaz. Bu ilahi bir yasadır. Bu dünyanın bir kuruluşu var ve oranın bir kanunu var. O kanunu koyan, yasayı yapan bizzat Cenabı Hakk’ın kendisidir. O yüzden bunlar bizim ibret almamız için yaşanan olaylar, bizim açımızdan bir imtihan. Nerede durduğumuz önemli. Durduğumuz yeri bilmek üzere şu anda burada bulunuyoruz. Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimiz ‘in hadis-i şeriflerinde anlattığı üzere bu zulüm bitecek. İslam ahlakı, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı, yarattıklarına şefkat ve merhamet diye tanımlanan o ahlak ilkeleri bütün yeryüzüne hâkim olacak” dedi.

Öldürmeyi İbadet İlan Ettiler

Yaşanan acı tablo ile tüm dünyanın siyonist sapkınlığı ve ona destek olanları yakından tanıdığına inandığını paylaşan Rektör Prof. Dr. Köse, açlığı ve susuzluğu katliam biçimine dönüştürenlerin aslında tüm insanlık vicdanını hedef aldığını vurguladı. Prof. Dr. Köse, “İnsanların hayat buldukları ekmek fırınlarını, su kanallarını, balıkçı teknelerini ibadet coşkusuyla bombalıyor ve bunu bir inancın gereği olarak görüyorsanız, bu inancın insanlığa nelere mal olabileceğini herkesin görmesi gerekir. Bugün insan hakları dedikleri kavramın, aslında bizi insan olarak görmedikleri bir düzene dönüştüğüne tanık oluyoruz. Müslümanları; çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürmeyi ibadet sayan bu sapkın inanç, insanlığın vicdanını yok etmektedir. Tüm dünya, bu zulmün insanlığa nelere mal olduğunu açıkça gördü. Ancak unutulmamalıdır ki, bu zalimlerin, siyonistlerin ve onlara destek verenlerin sonu er geç gelecektir. Çünkü zulüm, sonunda mutlaka yenilecektir.” ifadelerini kullandı.

Bir Neslin Geleceği Bugün Susmayanların Omuzlarında Yükselir

MAÜ Rektörü Prof. Dr.İbrahim Özcoşar da tüm dünyanın gözü önünde üçüncü yılına giren Gazze’de yaşanan soykırıma akademik dünyanın sessiz kaldığını söyledi. Prof. Dr. Özcoşar, “Görüntü olarak Filistin yalnızca işgal altında bir toprak parçası değil. Bir halkın geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle gasp edilmiş hakikatidir. Yitzhak Rabin’in taş atan çocuklar için verdiği ‘Kemiklerini kırın’ emrinden, İkinci İntifada’nın sembol ismi Muhammed Durra’nın katledilmesine, Amerikalı Rachel Corrie’nin bir buldozerle ezilmesine kadar bu mesele yeni değil, mesele sesi susturmak, tanığı yok etmek, gerçeği görünmez kıldırmak. 100.000’den fazla bomba, on binlerce kayıp, yerinden edilen milyonlarca insan…Ama buna direnenler hep oldu. Filistin’e dair her söz, her tanıklık, her anlatı susturuluyor, bastırılıyor, marjinalleştiriliyor. Bu bir epistemik şiddettir. Antisemitizm yeniden tanımlanarak antisiyonist her ses bastırılıyor. Bütün bu baskılara rağmen hakikatin sesi susmuyor. Üniversitelerde öğrenciler ve akademisyenler birlikte yürütüyor, bildiriyle, boykotla, İsrail’in ahlaki meşruiyetine meydan okunuyor. Bu sesi büyütmek, bu mücadeleyi sürdürmek bizim omuzlarımızda. Susmak suça ortak olmaktır. Filistin yalnızca bir coğrafya değil, bir hakikat, bir direniş, bir vicdandır. Bir neslin geleceği bugün susmayanların omuzlarında yükselir. Akademisyen susmamalı” diye konuştu.

Çabalar, Bölgeyi Filistinsizleştirmek İçin

  ‘Holokost-Anti-Semitizm ve Tanıkların Suskunluğu’ başlıklı sunum yapan MAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Menderes Kurt, İsrail’i yerleşimci kolonyalist ülke olarak tanımlayarak bölgeyi Filistinsizleştirmek için birçok yönteme başvurduklarını aktardı. Dr. Öğretim Üyesi Menderes Kurt, “İsrail, Filistin’deki varlığını görünür kılmak ve bölge üzerinde kalıcı hâkimiyet kurmak amacıyla izlediği politikalarla öncelikle Filistinlileri yerlerinden etmeye ve fiilen toprakları işgal etmeye yöneliktir. Bu politikaların temel amacı, Filistinli varlığını hem fiziksel hem de söylemsel olarak silmektir. Toprak işgali, 1948’den—hatta ondan daha önceki dönemlerden—beri süregelen bir olgudur: 1948’de yaklaşık bir milyon Filistinli zorla yerlerinden göç ettirilmiş; bu olay, geniş çaplı bir nüfus ihracı niteliği taşımıştır. Ayrıca yerleşimci ideolojinin bazı unsurları, kendilerini bölgenin baskın grubu olarak görme eğilimindedir; Filistinliler kimi anlatılarda göçebe veya bedevi olarak tanımlanmakta ve ‘medenileştirilmeleri’ gerektiği biçiminde sunulmaktadır. Bu tür tasvirler, hem politik hem de kültürel düzeyde Filistinli kimliğinin yok sayılmasına hizmet etmektedir” dedi.

Kim Olursa Olsun Bütün İnsanların Karşısındalar

Dr. Öğr. Üyesi Abdulaziz Kıranşal da ‘Siyonizm’in Güncel Planları’ hakkında düşüncelerini görüşlerini paylaştığı konuşmasında, kadınların, çocukların, yaşlıların katledildiği, aç bırakıldığı, hayvanlara bile zulüm yapılan süreci tüm dünyanın sessiz kalarak izlediğini belirtti. Siyonizmi sadece Gazze soykırımı ile değerlendirmenin yanlış olduğunu savunan Kıranşal, büyük bir projenin görünen kısmı olduğunu söyledi.  Dr. Öğr. Üyesi Kıranşal, “Bugün Gazze’de olduğu gibi saldırılar yalnızca tank, top ve tüfekle yürütülmüyor. Siyonizm, hayatımızın her alanını kuşatacak şekilde geniş kapsamlı bir proje yürütüyor. Bu sorunu sadece Müslümanlarla ilgili bir mesele olarak gördük; Hamas’ı ise oradaki topraklarını, vatanını, namusunu ve onurunu korumaya çalışan insanların temsilcisi olarak değerlendirdik. Oysa gerçek şu ki; bu ideoloji yalnızca Müslümanlara değil, dünyadaki Hristiyan, gayrimüslim veya hangi inanca mensup olursa olsun tüm insanlara karşı bir tehdit oluşturuyor. Rektörümüz Saffet hoca da değindi: Sapkın bir inanç anlayışına göre bazı Yahudiler, Allah tarafından seçilmiş ve üstün kılınmış bir kavim olarak görülüyor; dolayısıyla yeryüzünün kendilerine ait olduğunu savunuyorlar. Buna karşılık diğer insanlara (goyim — yani Yahudi olmayanlar) insan görünümünde hayvan muamelesi yapılabiliyor ve bu algı, onlara karşı her türlü muamelenin meşru sayılmasına zemin hazırlıyor. Kabala ve tahrif edildiği iddia edilen bazı Tevrat yorumları da, eleştirmenlere göre bu tür ayrımcı söylemleri besliyor. Netanyahu ve çevresindekilerin hedeflerinin yalnızca Gazze ile sınırlı olmadığı; bazı iddialara göre Nil ile Fırat arasındaki bölgeyi hedefleyerek Mısır, Ürdün, Lübnan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerin parçalanmasını ve toprakların İsrail’e katılmasını öngören daha geniş bir siyaset izlendiği ifade ediliyor. Bu iddialar, bunların bazı çevreler tarafından devlet politikası olarak dile getirildiğini söylüyor” ifadelerini kullandı.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinde Girişimcilik ve Yenilikçilik Seminerleri Devam Ediyor

HIZLI YORUM YAP