İKÇÜ’de “Katip Çelebi ve Coğrafyaya Dair Eserleri” Konuşuldu
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Coğrafya Bölümü ile İnsan ve Çevre Araştırmaları Topluluğu tarafından “Kâtip Çelebi ve Coğrafyaya Dair Eserleri” konulu webinar düzenlendi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ)’nin ismini kendisinden aldığı 17. Yüzyılda yaşamış ilim adamı Kâtip Çelebi’nin coğrafyaya katkılarını konu edinen ve Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Coğrafya Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Didem Sevtap Kaya’nın konuşmacı olduğu webinara çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
Asıl adı Mustafa olan, Divan-ı Hümayun mensuplarınca Hacı Halife; Ulema tarafından Kâtip Çelebi olarak adlandırılan 17. Yüzyıla damga vurmuş çok yönlü bilim insanı hakkında bilgi veren İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Didem Sevtap Kaya, 1609 yılında İstanbul’da doğan Kâtip Çelebi’nin 48 yıllık hayatına dair bilgilerin otobiyografik eserleri olan Süllemü’l-vusûl ilâ Tabakati’l-fûhûl ve Mizanü’l Hak gibi eserlerden veya diğer eserlerinde yer yer verdiği bilgilerden elde edildiğini söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Kaya, katıldığı birçok askeri seferde Osmanlı coğrafyasını tanıma olanağını bulan Kâtip Çelebi’nin farklı hocalardan dersler aldığını ve bilgisini seferlerde edindiği kitaplar yoluyla arttırdığını, tarih ve coğrafya başta olmak üzere matematik, siyaset, din gibi alanlarda 21 eseri bulunduğunu anlattı.
Kâtip Çelebi’nin coğrafya ile ilgili Müntehab-ı Bahriye, Cihannüma, Levâmiu’n-nur fi zulmeti Atlas Minur ve Tuhfet’ül-kibâr fi esfâri’l-bihâr olmak üzere 4 eseri bulunduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Didem Sevtap Kaya: “Akdeniz coğrafyası kıyı ve adalarını tasvir ettiği “Müntehab-ı Bahriye” Kâtip Çelebi’nin coğrafya ve haritacılığa dair ilk çalışması olarak bilinir. Kâtip Çelebi, en önemli eserleri arasında yer alan “Cihannüma”yı yazma sebebini ise Arapça, Farsça ve Türkçe yazılan coğrafya kitaplarının yetersiz olduğu, buna karşılık Batıda coğrafyaya büyük önem verildiği görüşü ile açıklıyor. Kitap iki bölümden meydana geliyor; birinci bölümde sadece denizler, nehirler ve adalardan, ikinci bölümde ise karalardan, alfabe sırasına göre şehirlerden ve 13. Yüzyıldan sonra keşfedilen ülkelerden bahsediliyor. Kâtip Çelebi bu kitabı tamamlayamadan vefat ediyor. Kitabın Osmanlı’da ve Avrupa’da yankı uyandırması 1732 yılında İbrahim Müteferrika tarafından matbaada basılmasıyla oluyor. Ünlü coğrafyacı Gerardus Mercator’un kısa adıyla Atlas Minor olarak bilinen meşhur Latince eserinin şerh-tercümesi olan “Levâmiu’n-nur fi zulmeti Atlas Minur” ise Kâtip Çelebi’nin orijinal yorum/değerlendirme ve açıklamaları ile kendi özgünlüğünü yakaladığı ve sonraki çalışmalarda kaynak olarak kullanmış olduğu bir eser. Bu eserin ilginç olan tarafı şu: Kitabının adından da anlaşılacağı üzere Kâtip Çelebi, Hıristiyanlık karanlığı içerisinde gördüğü Avrupa’da yazılan bu kitapta bir ışık buluyor. “Tuhfet’ül-kibâr fi esfâri’l-bihâr” ise Osmanlı denizciliği ve denizcilik tarihi üzerine yazılmış önemli bir eser” şeklinde konuştu.
Kâtip Çelebi’nin Türk coğrafyacılığına katkılarından da bahseden Dr. Öğr. Üyesi Didem Sevtap Kaya, Kâtip Çelebi’den önce İslam dünyasında coğrafyanın astronominin bir alt dalı olarak görüldüğünü ve yüzünün doğuya dönük olduğunu, Kâtip Çelebi döneminde ise Osmanlı coğrafya ilminin doğu ekolünden kopuş gösterdiğini belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Kaya: “Kâtip Çelebi, eski usulde coğrafya kitapları yazmanın yetersiz olduğunu anlayarak, kitapların yeni yöntemlerle yazılması ve bazı konulara özellikle dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Coğrafya alanında körü körüne değil, eleştirel bir şekilde yüzümüzün Batıya dönük olması gerektiği görüşünde o. Onun kazandırdığı bu bakış açısından sonra, 17. Yüzyıldan itibaren coğrafyaya daha fazla önem verilmeye başlanıyor” ifadelerini kullandı.