İKÇÜ’de Edebiyat ve Felsefe İlişkisini Konu Alan Söyleşi Düzenlendi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) SKS Edebiyat Topluluğu tarafından “Edebiyat ve Felsefe İlişkisi Üzerine Söyleşi” başlıklı bir program düzenlendi
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı SKS Edebiyat Topluluğu tarafından organize edilen söyleşinin konukları Emekli Büyükelçi Prof. Dr. Kenan Gürsoy ile Prof. Dr. Belkıs Gürsoy oldu. Moderatörlüğünü Edebiyat Topluluğu Akademik Danışmanı ve İKÇÜ SBBF Felsefe Bölümü Bilim Tarihi ve Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hilal Kahraman’ın üstlendiği söyleşiye Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Akbaş ile akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.
İnsanların yeryüzünde varlık göstermeye başlamalarından itibaren bağlı oldukları topluluklar ve kendileri ile alakalı duygu, düşünce ve hayallerini anlatma ihtiyacı duyduklarını belirten Prof. Dr. Belkıs Gürsoy, edebiyatın insanların bu ihtiyacına karşılık geldiğini dile getirdi. Prof. Dr. Gürsoy, “Edebiyat insanın hem metafizik unsurlarla; antik dönemde tanrılarla, sonrasında yaratıcıyla, kaderle, evrenle olan ilişkisini hem de diğer insan kardeşleriyle, toplulukla olan ilişkisini anlatır. Aynı zamanda insanın kendi iç dünyasıyla olan münasebetini dile getirir. Edebiyat insanların empati yönünü geliştirir ve diğer insanlarla arasındaki duygu ve düşünce akışını sağlar. Edebi eserler sayesinde birçok insanla ortak zeminde buluşuruz” şeklinde konuştu. Konuşmasının devamında felsefenin insan yaşamındaki yerinden bahseden Prof. Dr. Gürsoy, felsefenin hayatı anlama ve yorumlamaya yönelik soyut bir ifade tarzı olduğunu, edebiyatın ise bu soyut anlatımı somutlaştırdığını belirtti. “Edebiyat daha kolay anlaşılır bir biçimde anlatır” diyen Prof. Dr. Gürsoy, edebiyatın insana değen her alanla ilgisi olduğu gibi felsefeyle de iç içe olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Kenan Gürsoy ise felsefecilerin kendine özgü bir tavrı olduğundan söz ederek, “Felsefecilerin olaylara farklı bir bakışı vardır. Her soru felsefenin sorusudur. Sayısız dünya görüşü içerisinde felsefenin kendine özgü bir değerlendirişi, tavrı, duruşu vardır. Felsefe insanlara farklı bir ufuk açar. Edebiyat, insanın çektiği sıkıntıların ona kattıklarından bahsederken felsefe bunlara itibar etmez. Bir felsefe ortamından, duruşundan bahsettiğimizde bunun belirli gereksinimlerinden söz etmiş oluruz. “Edebiyat nerede durur?” diye sorduğumuzda edebiyatı herhangi bir biçime indirgemek istemediğimiz gibi bilimlere de indirgemek istemiyoruz. Edebiyat kavramları kullanır, duyguları kullanır. Özgün, duyularla alakalı tarafı var. Felsefe ve edebiyat arasındaki ilişkiye baktığımızda ise “felsefeci” olmak, “edebiyatçı” olmaya sığmıyor ya da bir edebiyatçı her soru sorduğunda felsefe yapıyor olmuyor. Edebiyat, varoluş tarzlarını felsefeye aktarıyor diyebiliriz” ifadelerini kullandı.