Mevlana Celaleddin-i Rumi Vefatının 751’inci yılında İKÇÜ’de Anıldı
Foroğraf- Rüzgar Dede
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi vefatının 751’inci yılında, düzenlenen bir programla andı
İKÇÜ İlahiyat Fakültesi ile Sanat ve Tasarım Fakültesi işbirliği ile Hekim Hacı Paşa Konferans Salonunda düzenlenen program, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Konur’un oturum başkanlığını yaptığı panelle başladı. İKÇÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamide Ulupınar, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Gökbulut ve Ege Üniversitesi Birgivi İlahiyat Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Nuriye İnci’nin panelist olarak yer aldığı program Mevlevî Musikî Dinletisi ile devam etti. Programa İKÇÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Dirik ile akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan oturum başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Konur, “Yahya Kemal’e, Madrid büyükelçiliği yaptığı yıllarda Türkiye’nin nüfusu soruluyor. O da 50 milyon diyor. Nasıl olur? Sizin nüfusunuz 14-15 milyon civarında değil mi? Dediklerinde Yahya Kemal, ‘Biz ölülerimizle birlikte yaşarız’ cevabını veriyor. Onun medeniyet perspektifi ‘kökü mazide olan atiyim’ cümlesiyle özetlenebilir. Biz bu medeniyet mücadelesinde kendimiz kalarak var olmak istiyoruz. Bunun için de geçmiş, hal ve istikbal arasında bir köprü kurmayı arzuluyoruz. Bazı insanlar öldükten sonra da yaşamaya devam eder. Mevlana da o büyük şahsiyetlerden birisi. O halen bizim duygu ve düşünce dünyamıza katkı sağlayan şahsiyetlerden bir tanesi. Bize düşen büyük mezarlarımızı ve büyük ölülerimizi unutmamak. Bugün burada, onlardan biri olan Mevlana’yı anacağız ve bu sayede ebedi ve gerçek saadeti tatmanın yolunu bulmaya çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Hamdım, Piştim, Yandım
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Gökbulut “Üç Kelimeye Sığan Bir Ömür: Mevlana’nın Hayat Hikayesi” başlıklı konuşmasında, 1207 yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen din alimi, tasavvufçu, ilahiyatçı ve şair Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin hayat hikayesini, onun çeşitli eserlerinde geçen hamdım, piştim, yandım şeklindeki sözü etrafında anlattı.
Sema, Hakka Çağıran Mesajı İşitmektir
“Tasavvufi Sembolizm Açısından Mevlevi Sema Ayini” başlıklı bir konuşma yapan İKÇÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamide Ulupınar, Arapça bir kavram olan “Sema” kelimesinin gökyüzü anlamına değil; dinlemek, işitmek manasına geldiğini söyledi. Prof. Dr. Ulupınar, “Tasavvuf literatüründe sema, haktan gelen ve hakka çağıran mesajı işitmektir. Sufinin, işittiğini kalbine aktarmasıdır. Haktan gelen bir mana olması sebebiyle, kalpleri Hakka doğru harekete geçirir. Sema, ilahi hakikati dinlemektir. Haliyle, kim hakikate kulak verirse, hakikatten istifade eder, kim nefsine kulak verirse kötülükten istifade eder” dedi. Sema’nın Mevleviler tarafından yapılan toplu zikrin ismi olduğunu belirten Prof. Dr. Ulupınar, Sema ritüellerini tasavvufi sembolizm açısından yorumlayarak detaylı bilgiler verdi.
Elest, Mevlana’da Bir Süreci İfade Ediyor
Ege Üniversitesi Birgivi İlahiyat Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Nuriye İnci, “Elest’ten Evet’e: Mevlana’nın İnsan ve Varlık Tasavvuru” başlıklı konuşmasında, eserlerinde dini statik bir biçimde ve kalıplarıyla değil; dinamik yönünü ve özünü öne çıkararak yansıtmasının Mevlana’nın çağları aşan en önemli özelliği olduğunu vurguladı. Mevlana’nın insan, kainat ve Allah arasındaki bağı çok güzel bir şekilde kurduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Nuriye İnci, niçin bu dünyadayız? Nereye gidiyoruz? ve buradaki varlık amacımız nedir? Gibi pek çok soruya onun satırları ve mısraları arasından esaslı cevaplar bulunabildiğini söyledi. Ruhların yaratıldığı sırada, Allah’la insanlar arasında yapılan Bezm-i Elest’te “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna “Evet” diyen insanların bir emanet yüklendiklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Nuriye İnci, Mevlana’nın Elest’le ilgili düşüncesini anlattı. Dr. Öğr. Üyesi İnci, Mevlana’nın Mesnevi’de, Elest ile ilgili olarak, olmuş bitmiş bir hadiseden değil, bir süreçten bahsettiğini vurguladı.
Panelin ardından, kanunda İKÇÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi’nden Prof. Dr. Ömer Özden’in, tanburda Doç. Dr. Cem Çırak’ın, ritimde Doç. Dr. Serkan Çelik’in, udda Doç. Dr. Mücahit Yalçın Öztüfekçi’nin; vokalde ise İKÇÜ İlahiyat Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi İhsan Sütşurup ile Arş. Gör. Enes Cevlek’in yer aldığı Mevlevi Musikisi Dinletisi gerçekleşti.