AkademiEn GüncelİKÇU

İKÇÜ, Gazeteci-Yazar Yusuf Kaplan’ı Ağırladı 

Fotoğraf- Rüzgar Dede

SKS Yedihilal Topluluğu tarafından düzenlenen etkinlik çerçevesinde Gazeteci-Yazar Yusuf Kaplan İKÇÜ’nün konuğu oldu

İKÇÜ Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda gerçekleşen ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan “Öncü Kuşakta Karakter İnşaası” konulu konferansa akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. 

Süreci İyi Anlayabilirsek Önümüz Çok Açık

Dünyanın içinden geçtiği süreçte, tarihin kırılma anlarından birini yaşadığımızı dile getiren Yusuf Kaplan, “Süreci iyi anlayabilirsek, entelektüel ve akademik olarak kendimizi iyi hazırlayabilirsek önümüzün çok açık olduğunu söyleyebilirim” dedi. Dünyanın içinde bulunduğu durumu anlamak için tarih boyunca geliştirilmiş medeniyet perspektiflerini kavramak gerektiğini ifade eden Kaplan, medeniyet algılarını tarihsel olarak pagan medeniyet tecrübesi, kadim medeniyet tecrübesi ve vahiy medeniyet tecrübesi olmak üzere üçe ayırdı. Batıda üretilen tecrübeyi pagan uygarlık tecrübesi olarak kavramsallaştıran Kaplan, bilinenin aksine güneşe, aya ve yıldızlara tapan kadim uygarlıklarda insan üstü bir güç, bir yaratıcı arayışı bulunmasından dolayı, onları bu alana dahil etmediğini söyledi. 

Kendisini Hâkimiyet Kurma Stratejisi Üzerinden Var Ediyor

Pagan uygarlıkların, insanı tanrılaştıran Greklerin, Romalıların ve Avrupalıların temsil ettiği uygarlık tecrübesi olduğunu dile getiren Yusuf Kaplan, bu tecrübenin modernitenin kuruluş aşamasında İtalyan şehir devletlerinde kapitalizmin ortaya çıkışı ve hümanizmle birlikte bir sıçrama yaşadığını ifade etti. Hümanizm kavramının, insan sevicilik veya insancıllık anlamına gelmediğini; insanın tanrılaşması, tanrının yerine yerleşmesi olarak tanımlanabileceğini anlatan Kaplan, fizik ötesi gerçekliği ihmal eden pagan uygarlığın fizik gerçekliği mutlaklaştırarak hâkimiyet kurma stratejileri üzerinden kendisini var ettiğini vurguladı. 

Kendileri Gibi Olmayanı Ötekileştirdiler

Batılıların, Greklerden Amerikalılara kadar pagan uygarlık tecrübesi çerçevesinde bütün dünya üzerinde, “asimilasyon” ve “eliminasyon” olmak üzere iki tür hakimiyet stratejisi uyguladıklarını anlatan Kaplan, “Asimilasyon stratejisi kendine benzetme olarak anlaşılabilir. Grekler, Grek olmayanlara barbar dediler. Romalılar aynı şekilde kendilerinden olmayanı barbar olarak nitelediler. Keza Avrupalılar ve Amerikalılar da. Bu anlayışın bizi getirdiği noktada, transhümanizm ve insan ötesi olarak adlandırılan posthümanizm çağındayız.  Yapay zeka, genetik mühendisliği ve mikrobiyoloji gibi alanlar üzerinden insanın devre dışı kaldığı; bir şekilde sonunun nereye varacağı belli olmayan bir noktaya gelmiş bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. 

Gazze, Pagan Batı Uygarlığının Mezarı Oldu

Hindistan, Çin, Latin Amerika uygarlıklarının ve Afrika kültürlerinin dahil olduğu kadim uygarlık tecrübesinin, fizik ötesi gerçekliği mutlaklaştırdığını, fizik gerçekliği ihmal ettiğini söyleyen Kaplan, temel kaygısı hakikatin izini sürmek olan İslam medeniyetinin ise fizik gerçeklikle fizik ötesi gerçekliği birleştirdiğini açıkladı. İslam medeniyetinin bu iki gerçekliği birleştirmesinden dolayı direnç noktalarının sapasağlam olduğunu vurgulayan Kaplan, “Gazze’nin direnişi, İslam medeniyetinin direnişidir. Aynı zamanda, Müslümanların insanlığın onurunu koruyacak yegane insan türü olduğunu ispat eden çok önemli bir hadisedir.  Gazze, pagan Batı uygarlığının mezarı oldu. Artık bize, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden, özgürlüklerden, demokrasiden bahsedemezler, ahlaken çökmüş durumdalar” dedi. 

Türkiye Dünyanın Ruhu, Mazlumların Umudu, Zorbaların Kâbusudur

“Her medeniyet kendi öncü kuşakları üzerinden varlığını sürdürebilir ve yeni dünyalara doğru yolculuk yapabilir. Dünya, inanmış ve adanmış öncü Müslümanlara ihtiyaç duyuyor. O Müslümanlar geldiğinde tarihin akışı değişecek” diyen Yusuf Kaplan, “Dünyanın ihtiyaç hissettiği ruh bu topraklarda var. Bunun en güzel örneği Gazze’dir. Gazze, yüz sene önce bizimdi. Orda direnenler Osmanlının çocukları ve o çocuklar, pagan Batı uygarlığının maskeli balosunu sona erdirdi. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Türkiye’nin ruhu var. Dünyada ruhu olan tek ülke Türkiye ve dünyanın bize ihtiyacı var. Türkiye dünyanın ruhu, mazlumların umudu, zorbaların kâbusudur. 1000 yıldır tarihin akışını şekillendirdik. Gelecek bin yılı şekillendirecek bir yola çıkmak zorundayız. Dünyanın kaderini şekillendirme hakkına, iradesine ve kudretine, dolayısıyla da karakterine sahip olan yegane insanlar, bu ülkenin inanmış ve adanmış çocuklarıdır” diye konuştu.