EğitimEn GüncelFemaleİKÇU

İKÇÜ’de Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Farkındalık Paneli

Muhabir: Emel Akovalı

Fotoğraf: Aleyna Yıldırım

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ)’nde “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Farkındalık Paneli” düzenlendi

İKÇÜ Hekim Hacı Paşa Konferans Salonu’nda, İKÇÜ Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Kadın ve Aile Çalışmaları Öğrenci Topluluğu’nun düzenlediği panele İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Akbaş ile Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nesim Tanğlay, Dekanlar, Enstitü Müdürleri, Akademisyenler, Çiğli Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Psikolog Ceren Erdur ve çok sayıda öğrenci katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan İKÇÜ Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, “Kadın erkek yan yana, medeniyet yolunda binlerce yıldır birlikte yürüyoruz. Bu uzun yolculukta insanoğlu, güzel olduğu kadar çirkin manzaralara da şahitlik etti. Kadına yönelik şiddet, bu manzaranın en çirkinlerinden biridir. Şiddet, kime ve ne şekilde uygulandığı fark etmeksizin, toplumların ruhunda oluşmuş kötü bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığın kökünden kazınması için hepimiz canla başla mücadele etmeliyiz.” dedi. 

“Kadına Yönelik Her Türlü Saldırı Tüm İnsanlığa Yapılmıştır”

Kadına yönelik şiddetin, insanlığa ihanet olduğunu söyleyen Doç. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, kadın, erkek farketmeksizin insanın yaratılmışların en şereflisi olduğunu vurguladı. “Kadın onuruna, haysiyetine yönelik her türlü saldırı, tüm insanlığa yapılmıştır.” diyen Doç. Dr. Yiğit, sırf kadın olduğu için öldürülen her kadınla birlikte insanlığın da katledildiğini belirtti. Doç. Dr. Yiğit: “Kendi tarihimizde, medeniyetimizde, kültürümüzde ve dinimizde kadının toplumdaki mümtaz yerine ilişkin çok sayıda örnek bulmak mümkün. ‘Kadın Hakk’ın nurudur’ diyen Mevlana Hazretleri, kadından üstün olduğunu zanneden erkekleri de bilgisiz, kaba ve sevgisi az insanlar olarak tasvir ediyor. Tarihimize baktığımızda Terken Hatun’dan Hayme Ana’ya, Nene Hatun’dan Kara Fatma’ya kadar verdikleri mücadele ve azimleriyle efsane haline gelmiş nice kadınlarımız var. Buradan hareketle Anadolu’nun bilge ozanı Neşet Ertaş’ın şu sözünü de hatırlatmak isterim: ‘Kadın insandır, biz insanoğluyuz’. Şurası kesindir ki dünyamızın yarısını oluşturan kadınlarımızın güçlü, eğitimli ve güvende olduğu toplumlar ancak kendilerini geleceğe taşıyabilecektir.” diye konuştu. 

Kadın Gerçek Değerini İslam Dini ile Buldu

Panelin moderatörlüğünü yapan İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse yapmış olduğu konuşmada şiddetin kadın üzerinden tanımlanmasının aileye olumsuz yönde etkide bulunduğunu söyledi. Birçok yerde karşılaşılan şiddet olaylarının psiko-sosyal dinamiklerinin olduğunu vurgulayan Rektör Köse, bu dinamikleri ele alıp analizini yapmadan şiddetin önlenmesinin mümkün olmadığını belirtti. “Kadının gerçek değerini İslam Dini ile bulduğunu ifade etmek istiyorum” diyen Rektör Köse, Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü İslam öncesi cahiliye döneminde kadın cinselliği üzerinden bir din algısı oluşturulduğunun altını çizdi. Rektör Köse, “Peygamber efendimiz, ‘kimin üç tane kız çocuğu olursa ve onları güzel bir şekilde yetiştirip güzel ahlakla donatırsa bu, onun için cennetin anahtarı olur’ diyor. Cahiliye döneminde istenmeyen ve diri diri toprağa gömülen kız çocukları Hz. Peygamberin dilinde cennetin anahtarı olarak takdim ediliyor. Hz. Peygamber Medine’den ayrılırken son vedalaştığı kişi her zaman kızı Hz. Fatma olurmuş, döndüğünde ise ilk karşılaştığı kişidir Hz. Fatma. Peygamberimiz bir yerde oturup sohbet ederken kızı Fatma içeri girdiğinde ayağa kalkıp alnından öper ve yanına oturturmuş. Bunlar İslam Dininin kadına verdiği değerin göstergesidir.” diye konuştu. 

İslam Dininde Cinsiyet Ayrımcılığı Yoktur

Kuran-ı Kerim’e göre kadının ve erkeğin birbirlerine karşı mutlak manada üstünlüğünün bulunmadığını söyleyen Rektör Köse, Allah’ın kadını ve erkeği birbirlerini tamamlayacak şekilde üstünlüklerle donattığını belirtti. “Peygamber efendimizin ‘kadınlar ve erkekler aynı kökten çıkan iki dal gibidir’ şeklinde bir Hadis-i Şerifleri var. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere İslam Dini’nde cinsiyet ayrımcılığı yoktur.” diyen Rektör Köse, İslam’ın merhamet ve şefkat dini olduğunu, İslam ahlakının ise Allah’ın emir ve yasaklarına saygı ve yarattıklarına şefkat şeklinde iki unsuru bulunduğunu dile getirdi. Bu iki sac ayağının İslam medeniyetinin kurucu unsuru olduğunu ifade eden Rektör Köse, merhamet ve şefkat dinine mensup olan insanların nasıl bu hale geldiğini anlamanın mümkün olmadığını söyledi. Rektör Köse, “İslam Dini’nde Kadın ve erkek arasındaki evlilik ilişkisinde üç şey bulunması gerekiyor. Bunlardan biri merhamet, diğeri sevgi, en sonuncusu da sekinet, yani huzurdur. Buradaki merhamet, acımak anlamına değil, nezaket ve zarafetle muamele etmek, kaba saba ve incitici olmamak manasına geliyor. Merhamet, şefkat, sevgi ve huzuru ilişkilerin merkezine koyan bir dinin mensuplarının her sabah televizyonda kadınların şiddete uğramaları ya da öldürülmeleri ilgili haberlerin içinde olmalarını anlayamıyorum.” şeklinde konuştu. 

Kadına Yönelik Şiddeti Bütün Boyutlarıyla Ele Almak Lazım

Kadına yönelik şiddete karşı kurumsal anlamda yapılan hizmetlerle ilgili bilgilendirme yapan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nesim Tanğlay, Dünya Sağlık Örgütü’nün dünya genelinde yaptığı araştırmalara göre, toplumlarda görülen şiddet vakalarının büyük bir kısmını aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet olaylarının oluşturduğunu belirtti. İnsanın bulunduğu her yerde şiddet olayları ile karşılaşılabildiğini vurgulayan Tanğlay, şiddeti yalnızca kadın üzerinden değerlendirmenin veya farklı ekonomik düzey ve eğitim seviyeleri ile sınırlamanın doğru olmadığının altını çizdi. Tanğlay: “Bakanlığımızın görevleri, kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek, kadınların insan haklarını korumak ve geliştirmek, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ve aynı zamanda kadınların toplumsal hayatın tüm alanlarında hak fırsat ve imkânlardan eşit bir biçimde yararlanmalarını sağlamaktır. Bu konularda ulusal politikalar ve stratejiler belirleyerek kadınlara yönelik şiddetle mücadele kapsamında sosyal hizmetler ve yardım faaliyetleri yürütüyoruz.” şeklinde konuştu. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un iki tane önemli özelliği olduğunu söyleyen Tanğlay, bunlardan birincisinin şiddete uğrayan kadını korumak, diğerinin ise şiddete uğramamış ama şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi olduğunu ifade etti. Kadına yönelik şiddetin psiko-sosyal sebeplerine de değinen Tanğlay, bu sebepleri kendi kültürümüzden uzaklaşmak, kadına verilen değerin farklı şekillerde dejenere olması, bireysel yaşama geçmiş olmak, geleneksel aile yapısının kaybedilmeye başlanması şeklinde sıralayarak, kadına yönelik şiddeti bütün boyutlarıyla ele almak gerektiğini vurguladı. 

Kadına Yönelik Şiddetin Pek Çok Türü Var

Konuşmasına, şiddetin tanımını yaparak başlayan Psikolog Ceren Erdur, Dünya Sağlık Örgütü’nün şiddeti, ısrarlı bir şekilde tehdit yoluyla ya da bizzat kişinin kendisine, diğer bir kişiye, bir gruba ya da topluma yönelik olarak; yaralamaya, ölüme, psikolojik olarak zarar vermeye, gelişim bozukluğuna yol açmaya veya gelişmede gerilemeye neden olan fiziksel güç kullanımı olarak tanımladığını söyledi. “Dünyada her yıl 1.4 milyon insanın şiddet nedeni ile hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Şiddet en çok kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, göçmenlere, evsizlere ve mültecilere yönelmekte.“ diyen Erdur, kadına yönelik şiddetin ise kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik olarak zarar veren ya da verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylemi kapsadığını belirtti. Kadınların uğradıkları şiddet nedeniyle sağlıklarının bozulabileceğini, yeti kaybına uğrayabileceklerini, hayatlarını kaybedebileceklerini, özgüvenlerinin ve özsaygılarının zedelenebileceğini kaydeden Erdur, dünyadaki her 3 kadından birinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığının bilgisini verdi. Şiddetin pek çok türünün bulunduğunu hatırlatan Erdur, bunların fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, ısrarlı takip ve siber şiddet şeklinde sıralanabileceğini belirtti.